Aslına bakılırsa bu yorum hiç de haksız sayılmaz…
Çünkü Gökçer çifti, tam 45 yıl aynı yastığa baş koydu. Aralarındaki yaş farkı da onların aşkını, uyumunu hiçbir zaman etkilemedi. Birlikte hem kariyerleriyle ilgili çok güzel işlere hem de büyük ve asla unutulmayacak bir aşka imza attılar.
Ayten Gökçer ya da dünyaya gözlerini açtığı sıradaki adıyla Ayten Kaçmaz, 1940 yılında Ankara’da dünyaya geldi.
Çocukluğu da bu kentte geçti. Babasının bir lokantası vardı. Daha küçücük yaşında iri mavi gözleri ve güzel yüzüyle dikkat çeken Ayten Gökçer’in bir erkek bir de kız kardeşi vardı.
O İKİ YAŞINDAYKEN ANNESİ VE BABASI BOŞANDI
Ama talihsizlik bu ya, henüz 2 yaşındayken anne ve babası boşandı. Bunun hemen ardından annesi başka bir evlilik yaptı.
Gökçer’in annesi, babasının ikinci karısıydı. Bu boşanmanın ardından Gökçer’in babası eski eşiyle yeniden evlendi.
Annesi küçücük kızını hayatında istemedi ve Ayten Gökçer de diğer kardeşleriyle birlikte babasının ve onun eşinin yanında büyüdü.
Bu durum onu o kadar etkilemişti ki yıllar sonra Cüneyt Gökçer ile gerçek aşkı bulduğunda onunla evlenip bir yuva kurma konusunda tereddüt yaşadı.
Ama sonra verdiği bir röportajda kendisini üvey annesinin büyüttüğünü ve onu bir anne gibi benimsediğini anlattı.
BALEDEN TİYATROYA GEÇTİ
Ayten Gökçer, 1952 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nın bale bölümüne girdi. Hayatını değiştiren ise Türk tiyatrosunun duayenlerinden Muhsin Ertuğrul’un onu görmesi oldu.
Usta sanatçının önerisiyle Ayten Gökçer, Ankara Devlet Tiyatrosu çocuk bölümüne girdi. 1958 yılında da Ankara Devlet Tiyatrosu’nun oyuncu kadrosunda yerini aldı.
Bu kadar güzel ve yetenekli bir genç oyuncuya sinemanın da kayıtsız kalması mümkün değildi. 1965 yılında Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini üstlendiği dönemin gol kralı Metin Oktay’ın başrolünü üstlendiği Taçsız Kral adlı filmle sinemaya adım attı.
Kamera karşısında da başarı göstermesine rağmen Ayten Gökçer; kariyerinde tiyatroya ağırlık verdi. Aralarında hafızalara kazındığı Yedi Kocalı Hürmüz’ün de bulunduğu birçok yapımda sahneye çıktı.
‘BAK CÜNEYT, TİYATROYA BİR TEK TAŞ GELDİ’
Ayten Gökçer, meslektaşı ve büyük aşkı Cüneyt Gökçer ile 1962 yılında tanıştı. Bu konuda da Muhsin Ertuğrul’un bir katkısı oldu.
Ayten Gökçer’i, Cüneyt Gökçer’e “Bak Cüneyt, tiyatroya bir tek taş geldi. Seni tanıştırayım” dedi… O gün başlayan tanışıklıkları da önce bir aşka sonra da ölüm onları ayırıncaya kadar süren bir evliliğe uzandı.
Ayten ve Cüneyt Gökçen çiftinin evlilik öyküsü de ilginç. Bunu da bir röportajında anlatmıştı Ayten Gökçer.
EVLENDİKLERİNİ BİR BUÇUK YIL HERKESTEN SAKLADILAR
Öncelikle şunu hatırlatalım… Ayten ile Cüneyt Gökçer, 1964 yılında evlendi. Ama bu durumu çevrelerinden yaklaşık bir buçuk yıl kadar sakladılar.
Aralarında hatırı sayılır bir yaş farkı vardı…Ayten Gökçer 1940, Cüneyt Gökçer ise 1920 doğumluydu. Bu yüzden başlarda birçok insan bu evliliğin uzun süreli olacağına inanmadı.
Ama Gökçer’in de kocasının ölümünden sonra söylediği gibi “nasıl geçtiğini bile anlamadan” yılları birlikte, el ele devirdiler. Evlilikleri usta sanatçı Cüneyt Gökçe’in 2009’daki ölümüne kadar sürdü.
Ayten Gökçer’in anlattığına göre evlilikleri tam bir buçuk yıl kamuoyundan gizlendi. Karlı bir günde Ankara Kızılcahamam’da hayatlarını birleştirdi çift.
Nikah şahitlerinden biri de gazeteci Müşerref Hekimoğlu’ydu. Ama o da sözüne sadık kaldı ve bir buçuk yıl bu gerçeği herkesten gizledi. Sonunda evlilik ortaya çıktı.
Ama bu kez de “Bu kadar yaş farkıyla bu evlilik uzun sürmez” yorumları geldi. Buna rağmen bu sözleri söyleyenleri yanılttı ünlü çift.
AVRUPA’DA ÇALIŞMA FIRSATINI GERİ ÇEVİRDİ
Bu arada Ayten Gökçer, Posta gazetesine verdiği bir röportajda aslında karşısına çıkan Avrupa’da çalışma fırsatını da evliliği uğruna geri çevirdiğini söylemişti.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya’dan kaçıp Türkiye’ye gelen tiyatro yönetmenlerinden biri olan Carl Ebert ona kendi ülkesinde çalışma teklifinde bulundu.
Fakat Ayten Gökçer kocasına öyle büyük bir aşkla bağlıydı ki bu teklifi bu uğurda reddetti. Sonradan anlattığına göre de evliliğini tehlikeye atıp Avrupa’da ünlü olmak onun işine gelmemişti. Bu kararından da asla pişmanlık duymadı usta oyuncu.
Ayten Gökçer’in hayatının en önemli kilometre taşlarından biri Cüneyt Gökçer ile tanışıp evlenmesi oldu. Yıllar sonra hayatının en zorlu dönemlerini de onun kaybıyla yaşadı.
‘ALKIŞLARI DEĞİL, KOCAMI ÖZLÜYORUM’
Ama aralarındaki bağ Cüneyt Gökçer’in ölümünden sonra da kaybolmadı. Onun ölümünden üç yıl sonra verdiği bir röportajda söylediğine göre artık yanında olmasa da sıkıntılarını, problemlerini hep ona hitaben anlattı.
Zaten eşini kaybettikten sonra da Ankara’da çok uzun süre kalmadı. 19 yaşından bu yana çalıştığını belirtip kızı Aslı’nın yanına İstanbul’a taşındı.
Geri kalan vaktini kızı, damadı ve torunlarıyla birlikte geçireceğini söyledi. Kendisine gelen dizi tekliflerini de reddetti. “Kusura bakmayın, kalan zamanımı sevdiklerimde paylaşmak istiyorum” diyerek kendine yeni bir hayat yolu çizdi.
Eşini kaybettikten sonra sık sık onun kabrini ziyaret etiğini anlatmıştı Ayten Gökçer.
Onunla konuştuğunu söylemişti: ” Konuşuyorum onunla. İnşallah buluşuruz… Sensiz hiçbir şey aynı değil. Seni çok özlüyorum” diye kaybettiği eşine seslendiğini anlatmıştı.
Ayten Gökçer ve Cüneyt Gökçer, Türk tiyatrosunun en parlak dönemlerine damgasını vuran bir çift olarak sanat tarihine isimlerini yazdırdı.
Aynı zamanda sanat dünyasında eşine az rastlanan bir aşkın kahramanları olarak da hatırlanacaklar.