SEYFİ ÇELİKKAYA
Yozgat’ta 71 yıldır terzilik yapan 82 yaşındaki Yaşar Özayan, çırak bulamadıklarını, mesleğin yok olmaya başladığını belirterek “Terzilik mesleği öyle tek kişiyle yapılacak bir meslek değil. Mutlaka yardımcı şart, tek kişiyle çok ağır oluyor” dedi.
Yozgat il genelinde bir zamanlar gözde meslekler arasında yer alan terzilik, hazır giyim karşısında ayakta kalabilmenin mücadelesini veriyor. Çırak bulamadığı için kalfa yetiştiremeyen terziler, kendilerinden sonraki nesillere mesleği öğretememenin huzursuzluğunu yaşıyor. 82 yaşındaki Yaşar Özayan, Yozgat’ta yaklaşık 71 yıldır terzilik mesleğini aynı heyecanla yürütmeye çalışıyor. Terziliğin son yıllarda yok olmaya yüz tutmuş, çırak ve usta yetiştiremeyen bir meslek haline geldiğine dikkat çeken Özayan, kendilerinden sonra mesleği yapabilecek çırak bulamadıklarını anlattı.
71 YILDIR ELİNDEN İĞNE İPLİK DÜŞMÜYOR
İlkokulu bitirdikten sonra bir ay demirci ustası yanında çıraklık yapan, daha sonra da babası tarafından terzi Osman Şenyiğit’in yanına çırak olarak verilen Özayan, ilerlemiş yaşına rağmen mesleğini ilk günkü titizliğiyle sürdürüyor. Terzilik mesleğini çok sevdiğini dile getiren Özayan, şöyle konuştu:
“1953 yılında terzi çırağı olaraktan girdim, 1961 yılının sonunda askere gittim. O güne kadar da hep terzi çıraklığı, kalfalığı yaptım, bir ustayla yetiştim, çok da seviyordum. Ustam da Yozgat’ın en eski terzilerinden biriydi. Büyük bürokratlardan müşterileri vardı. Çok da seviyordum, onlar da beni çok seviyorlardı, yaptığım işi severek yaptığım, başarılı olduğum için. 1961 yılının sonunda askere gittim. Askerde işin en garibidir terzilik yapmadım, bölükte yazıcıydım, çok beğenildik. Taburumuz da Kars’taydı. Orada bütün subaylar bana hep ‘kibar yazıcı’ diye hitap ederlerdi. Askerden terhis oldum geldim 1964 yılının birinci ayında, büyük yenilikler var. Arkadaşlarım dükkan açtı, ben açmadım. Düşük kemerler, İspanyol paçalar, üç düğme elbiseler, yanlardan yırtmaçlı, vücuda oturuyor. Ben dükkanı açmadım, 10 ay daha ustamın yanında çalıştım. Gelen müşteriler beni tanısınlar, hem yeniliklerin içerisine gireyim, aniden böyle içine düşmeyelim dedik. 10 ay sonra dükkan açtım. Bir ay kadar bir sendeleme yaptık. Ondan sonra devam ettim ama manifaturacılardan da bir tanesi beni çok destekledi. Arta kalan işlerini hep gönderirdi bana. Ondan sonra da işte terziliğimizi ilerlettik. Beğenildik, bütün bürokratlar ustamın olduğu müşteriler gibi bana gelmeye başladı.”
“SANAT EMEK VERDİKÇE PARA DA GELİR, MADDİYAT DA GELİR”
Eskiden çırağı köyden getirirler, eti senin kemiği benim derlerdi. Sanatı illaki iyisini öğrensin derlerdi. Benim yanımda 7-8 kişi çalışırdı, onlarla beraber arkadaşça çalışırdık, gecenin geç vakitlerine kadar, diğer günlerde de aynı. Çocukları yetiştirdim, çok gelen oldu da içlerinden 12 tanesi yetişti, usta oldu. Çokları da sanatı bıraktılar. Biz devam ettirdik, ettiriyoruz, çok da seviyorum. 2012 yılında ‘yılın ahisi’ seçildim, beni aday göstermişler. Eskiden Kırşehir’deydi sonradan Yozgat’tan ilk olarak beni aday gösterdiler. Jürimiz çok büyüktü. Vilayetten, ticaret müdürlüğünden, ticaret odasından, esnaflar birliğinden büyük bir jüri huzurunda bize cübbeyi giydirdiler. Yılın ahisi seçildik, çok onurlandım. Sanata kıymet vermiyorlar. Sanatımız çok güzeldir. Sanat emek verdikçe para da gelir, maddiyat da gelir. Şimdi hazır elbiseler çıktı. Hazırın yanı sıra da siparişler de geliyor. Ben şu yaşa gelmişim hala daha sipariş de geliyor. Müşterilerim dışarıdan da içeriden de geliyor. Geliyorlar yapıyorum ve beğeniliyor da. Fakat şimdi bizim terzilik mesleği öyle tek kişiyle yapılacak bir meslek değil. Mutlaka yardımcı şart, tek kişiyle çok ağır oluyor. Bugüne kadar da devam ettirdik, geldik. Ama her şeyden önce sanat, müşteriye hitap, bu en başta gelir. Müşteriye hitap etmesinde başarılı olacaksın. Çünkü gelen müşterilerin hepsi de üst düzeyde olduğu zaman sen de kabiliyetliysen sanatın en güzelini öğrendiğin gibi kelimelerin de en güzelini öğrenirsin. Bilgin de artar müşterilerinle muhatap olursun, beğenilirsin, sevilirsin. Yani en başta gelen şey; hem sanat hem kabiliyet hem konuşma.”